DEPRESYON (DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ)/ Adana
DEPRESYON (DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ)
Günümüzde bireysel, sosyal, ekonomik, biyolojik ve ailevi çeşitli nedenlerin etkisiyle insanlar bir dizi engellenme, çatışma ve hayal kırıklıklarına maruz kalmakta, bir takım stres faktörleriyle karşılaşmakta, bu da kişileri olumsuz etkilemektedir. Baktığımızda günümüz toplumunda ve günümüz insanında sosyal ilişkilerde ve sosyal davranışlarda aksamalar katlanarak artmakta, psikolojik sorunların varlığı dikkat çekecek seviyeye ulaşmaktadır.
Depresyon, bütün dünyada giderek artmakta ve büyük bir sağlık sorunu haline gelmektedir. Kişiler arası ilişkiler, depresyonun ortaya çıkmasında ve tetiklenmesinde etkenken aynı zamanda depresyon, kişiler arası ilişkileri yıpratabilmekte ve bir o kadar da kişiler arası ilişkileri bozabilmektedir. Sözlük anlamı olarak çökkünlük anlamına gelen depresyon, anlık bir ruh hali, bir sendrom veya bir hastalık olarak karşımıza çok sık çıkmaktadır.
DSM IV’e göre depresyon şu alt gruplar içerisine değerlendirilmektedir.
- Majör depresif bozukluk
- Distemik bozukluk
- Bipolar bozukluktaki depresyon
- Genel bir tıbbi duruma bağlı depresyon
- Depresyonlu uyum bozukluğu
- Başka türlü adlandırılamayan depresif bozukluk
- Premenstrüel disforik bozukluk
- Minör depresif bozukluk
- Yineleyen kısa depresif bozukluk
Depresyon bir kişilik zayıflığı olmamakta birlikte gerçek bir hastalıktır.
Depresyon, ailesel genetik yatkınlık gösterirken yapılan araştırmalar depresyonun yakın akrabalarda görülme sıklığının genel topluma oranla 2-5 kat daha fazla olduğunu kanıtlamaktadır. Depresyonda genetik faktörler ve etkiler yatkınlık düzeyinde olmakla birlikte depresyon hastalığı sosyal-çevresel stres faktörlerinden büyük ölçüde etkilenir.
Depresyon, yineleyici bir rahatsızlıktır. Depresyonun daha önce tekrarlanmış olması tekrarlama olasılığını artırır. Bu bilgilerden hareketle çevresel nedenlerin etken ve belirgin olduğu durumlarda stres faktörlerini azaltacak ya da kontrol edecek önlemler, tedaviler depresyonun tekrarlanmasını azaltabilir.
Yapılan araştırmalara göre kadınlarda depresyon, erkeklere oranla 2 kat daha fazladır. Geleneksel kadın rolleri, hormonal nedenler, hamilelik ve doğum sürecinin sıkıntılı yaşanması, lohusalık döneminin yoğun bir şekilde sıkıntılı geçmesi, fiziksel, psikolojik ve cinsel istismarların kadınları ciddi anlamda ve yüksek oranda olumsuz etkilemesi.
(1959) Gutheil, depresyonun normal üzüntü ve elem yaşantılarından ayırıcı özelliğini aşağıdaki formülle açıklamıştır.
Depresyon=Keder + Karamsarlık
Karamsarlık, depresyonu normal üzüntüden ayıran en önemli öğedir. Kişinin o anda başına gelenlerin gelecekte de kendisini bulacağına ya da içinde bulunduğu durumun değişmeyeceğine inancı depresyonun temel özelliğidir. (Engin Geçtan, Psikodinamik Psikiyatri ve Normal Dışı Davranışlar, Syf:149)
Bibring’e göre, depresyon durumları idealler ile gerçekler arasındaki gerilimden kaynaklanır. (1953)
Bibring, her biri çok yoğun yaşanan 3 ayrı tür Narsisistik beklentinin depresif kişinin davranışlarında ölçüt olarak kullanıldığından söz eder: Değerli ve sevilen biri olmak, güçlü ve üstün biri olmak, iyi ve seven biri olmak ancak egonun bu ölçütlere ulaşamayacağının da farkında olması kişinin kendisini güçsüz ve çaresiz hissetmesine ve depresif durumun egemenliğine girmesine neden olur. (Engin Geçtan, Psikodinamik Psikiyatri ve Normal Dışı Davranışlar)
Yaşantımızda içinde bulunduğumuz durum, şart ve koşullara göre hepimiz dönem dönem duygusal çöküntü içerisine gireriz. Kimilerimiz yakınlarımızın kaza ya da ölüm haberini alınca, kimilerimiz yazılıdan düşük not alınca ya da sınavı kazanamayınca, kimilerimiz iş ya da ekonomik sıkıntılar yaşadığında, kimilerimiz evliliğinde sorunlar yaşadığında, kimilerimiz gününü kaliteli değerlendiremeyip yapacak bir şeyler bulamadığında duygusal çöküntü belirtileri gösteririz.
Bazılarımızda duygusal çöküntü süresi günler, haftalar, aylar sürebilir. Fakat kişi, günlük yaşamın gereklerini normal olarak yerine getirir. Bu kişilere baktığımızda sinirsel çöküntü tepkisi verirler. Bazılarımızda ise duygusal çöküntünün şiddeti artar ve günlük yaşamın gereksinimlerini yerine getirmekte zorlanır ya da getiremez ve kişi kendi kendine bakamaz hale gelir ve bu durumda depresyon (duygusal çöküntü) olarak adlandırılır.
Depresyon hastalığında önemli belirtilerden, özelliklerden biri de kişinin kendini değersiz ve yetersiz görmesidir.
Tablo 13.2. Duygusal Çöküntü Belirtileri
- Hüzünlü yüz ifadesi
- Durgunluk
- Yetersizlik duygusu
- Hemen yorulma
- Bükülüp kamburlaşma
- İntihar arzusu
- Hiçbir şeye ilgi duymama
- Rahat uyku uyuyamama
- Konuşmanın yavaşlaması
- Kararsızlık
- Umutsuzluk
- İştahın kaybolması
(Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, Syf: 154)
Bireye depresyon tanısı koyulabilmesi için bu belirtilerin en az 2 hafta devam ediyor olması gerekir. Belirtilerin hepsi bir kimsede gözlenmeyebilir. Belirttiğimiz gibi depresyonda en belirgin özellik değersizlik ve yetersizlik duygusudur. Depresyonun diğer yaygın özelliklerine baktığımızda yaşama sevincini kaybetme, yorgun hissetme, her şeye karamsar yaklaşma. Bazı durumlarda, vaka sürekli hareket halindedir. Oturamaz, bu kişiler sürekli konuşur ve hem kendilerinden hem çevrelerinden şikayet ederler.
Depresyon hastalığı çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta görülebilir. Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Biyolojik, psikolojik, sosyal ve cinsel faktörlerin her biri depresyona neden olabilir.
Depresyona neden olan faktörlere baktığımızda;
- Erken ebeveyn kaybı
- Madde ve alkol bağımlılığı
- Kadın olmak
- Ekonomik düzeyin düşük olması
- Boşanma ve ayrı yaşama
- İşsizlik
- Düzenli bir işin olmaması
- Daha önce depresyon geçirmiş olmak
- Ailede depresyon hastalığının varlığı
- Kötü ve travmatik çocukluk geçirme
- Hormonal değişiklikler
- Tıbbi hastalıklar
- Kişilik yapısı
- Çocukluk döneminde cinsel, fiziksel ve psikolojik istismara maruz kalma
DEPRESYON TEDAVİSİNDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ, NELER YAPILABİLİR?
*Depresyon tanısı psikiyatri iyi tanımlanmış ve sınıflandırılmış bir hastalıkdır. Hastadan alınan öykü ile depresyon tanısı psikiyatr hekimler tarafından konulmaktadır.
*Depresyon tedavisinde ilaç tedavisi yanında psikoterapi uygulanması tedavi için son derece olumlu bir süreçtir. Depresyonu olan bir çok kişi üzerinde psikoterapinin olumlu etkileri olduğu bilinmekte ve gözlemlenmektedir.
*Depresyon tedavisinde yetersizlik duygusu, karamsar umutsuz bakış açısı, durgunluk ve değersizlik duygularındaki direnci kırmak ve özgüveni arttırabilmek
*Uyku sorunu depresyonun önemli bir belirtisidir ve depresyona da neden olabilmektedir.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda uzun süreli uykusuzluğun depresyona neden olabileceği konusunda bulgular vardır. Bu nedenle depresyon tedavisinde UYKU DÜZENİ sağlamak tedavinin önemli bir parçasıdır.
*Aile ve arkadaş desteğinin sürekliliğini sağlayabilmek
*Depresyonun daha da kötüleşmemesi ve ilerlememesi için depresyon belirtilerinin ilk başlarında tedaviye başlamak
Sonuç olarak depresyon hastalığında konuşma terapisi, bilişsel davranışçı terapi, problem çözme tedavisi oldukça olumlu sonuçlar vermektedir. Özellikle hafif depresyon vakalarında ilk tedavi seçeneği psikoterapi, orta ve ağır seviye gösteren vakalarda ise psikoterapi diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir.
DEPRESYON HASTALIĞI İLE İLGİLİ BELİRTİLER VARSA YA DA DEPRESYON HASTALIĞINIZ VARSA SİZLER DE BİZE ULAŞARAK PSİKOTERAPİ DESTEĞİ ALABİLİRSİNİZ.
Uzman Aile Danışmanı
Derya SEYDİOĞLU
İletişim: 0544 204 61 82
0322 458 0 458